Haber

Tarihçi şunları yazdı: II. Abdülhamit’e sunulan deprem raporu

Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden üç hafta geçti. Can kaybımızın hüznü ve yaralılarımıza şifa dualarımız devam ederken, her anlamda “ihya ve imar” çabaları da tüm hızıyla devam ediyor.

Bir daha bu tür depremler olsa bile, bu tür felaketlerin bu tür felaketlere dönüşmemesi için ne yapılacağı konuşulurken iki nokta ağırlık kazanıyor: Sağlam temeller üzerine inşa edilen sağlam binalar. Aklın yolu birdir. Tıpkı 1894 depreminden sonra olduğu gibi Sultan II. Abdülhamit’e sunulan deprem raporunda açıklandığı gibi…

1894 İstanbul depremi

İstanbul, 10 Temmuz 1894’te büyük bir depreme tanık oldu. Diğer üç sarsıntıyla birlikte gelen depremden sadece İstanbul değil, çevre vilayetler de etkilendi.

Marmara Denizi merkezli depremin ardından İstanbul’un Kapalıçarşı, Bit Pazarı, Yağcılar, Çadırcılar, Mercan Yokuşu, Sirkeci Garı, Fatih, Beşiktaş, Ortaköy, Sultan Ahmet, Aksaray, Edirnekapı, Topkapı, Balat, Bakırköy semtleri maruz kaldı. büyük bir yıkıma.

Öğlen 12:24’te meydana gelen deprem, saniyede 3,5 km hızla ilerleyen Yanya, Bükreş, Girit, Yunanistan, Konya ve Anadolu’nun büyük bir bölümünde hissedildi.

Deprem; İstanbul il sınırları içinde 474 kişinin ölümüne, 482 kişinin yaralanmasına, 387 sağlam yapı ile 1087 konut ve 299 dükkanın hasar görmesine neden oldu. Bu rakamlar sadece tespit edilebilir olduğundan -çevredeki pek çok kasabadan güvenilir bilgi alınamadı- ölü ve yaralı sayısının daha fazla olma ihtimali vardı.

Sultan Abdülhamid rapor istedi

II. Abdülhamid; Depremin ardından yaraları sarmaya çalışırken bir yandan da depremin mahiyetini ortaya çıkarmak için bir rapor hazırlanmasını istedi. Bu bağlamda Atina Rasathanesi Müdürü Eserinisti (D. Eginitis), İstanbul Rasathanesi Müdürü Kumbari (Coumbary) ve yardımcısı Emil Lakvan (Emil Lacoine) tarafından hazırlanan rapor 15 Ağustos 1894’te padişahın huzuruna sunuldu.

Üç deprem peş peşe geldi

Raporda anlatılanlara göre; Deprem, 10 Temmuz 1894 günü öğlen 12’yi 24 dakika geçe art arda üç sarsıntı şeklinde meydana geldi. İlk depremden birkaç saniye önce, sanki arabalar yerin altından geçiyormuş gibi yüksek sesler duyuldu. Bunu ikinci sallama izledi, bu sallama çok güçlüydü ve uzun sürdü, şiddeti arttı ve 8,9 saniye devam etti. Bu depremin sonucu büyük bir yıkım oldu. Üçüncü sarsıntı ikinciden daha hafifti ve yaklaşık beş saniye sürdü.

Kumlu çamurlu toprakta hüzünlü binalar yıkıldı…

“Tabakatti’l-arz teşkilatı bazı yerlerde tahribata ve fazla mesaiye (zorluklara) sebep olmuştur. Çamurdan oluşan kötü toprak (bozuk zemin) üzerine kurulduğu için katır köyünün büyük bir kısmı harap olmuş; Land-i metin (sağlam zemin) üzerine kurulan diğer nisf-i sulh halinde kaldı (sağlam kaldı). Çiftlik semtinde kumluk arazi üzerine yapılan ebniye (binalar) yıkıldı (yıkıldı). Ebniye ve bina için kullanılan teçhizatın (üzgün ve yaşlılıktan dolayı) ağır hasar görmüş İstanbul ve köy evlerinde hasarın (artırılmasına) sebep olmuştur.”

Ahşap evler şaşırtıcı derecede güvenli kaldı.

“Öte yandan hanelerin çoğunun ahşap olması fazla mesailerin azalmasına yaradı. Dersa’adet evlerinin diğer yerler gibi tamamen yığma olmaması sevindiricidir. Aksi takdirde daha çok mazarrat (hasar) meydana gelirdi. Ahşap evler depreme şaşırtıcı derecede dayandı. Ne yazık ki yapılmış eski ahşap evler bile güvende kalırken, a’la (iyi, güzel) ile yapılan ve hatta demirle bağlantılı olan kagir evler munhedim (yıkıldı) oldu. Ahşap evler depreme (ortaya) en dayanıklı olmasına rağmen, duvar bi’I-‘aks nadiren sağlam kaldı.

Tuğla binalar da daha az can kaybına neden oldu.

“Ahşaptan sonra en dayanıklı haneler tuğladan yapılan hanelerdir. Tuğladan yapılan duvarlar elastik ve sağlam (sağlam) olmalarına rağmen kolay dağılmazlar, güzel bağları ve destekleri olmadığı ve sadece birbirine bağlı olan ve binaya bağlı olan evler olduğu halde yıkılmışlardır. çevredeki evler hafifçe çatlamıştı. Büyük Ada’da bir tuğla evin ortasının taştan yapıldığı ancak taştan yapılan kısmın yıkıldığı, tuğladan yapılan kısmının ise sağlam olduğu görüldü. Bu bile tuğla ile inşa edilen ve demirle birbirine bağlanan evlerin yerin hareketine (deprem) karşı dayanıklı olduğunu ispatlamaktadır.

İnsanlar korkmasın, volkan tehlikesi yok

“Salgından sonra Marmara Denizi’ndeki şehirlerin, adaların ve köylerin batması için acil bir tehlike (tehlike) bulunmadığından, halkın volkanların çıkması ve adaların ve deniz kıyılarının çökmesi konusundaki endişesi (hayal, kaygı), ma’a-I-Memnuniyye, herhangi bir mutala’a (değerlendirme) ve esbab-ı fenniye’ye (bilimsel sebeplere) dayanmaz.

– Dr. Hamiyet Sezer, “1894 İstanbul Depremi Raporu Üzerine Bir Analiz”, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt. 18, Sayı 29, Yıl 1996

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu